Araçlar Gözat
201 Şimdi, haftanın ilk günü daha karanlıkken, Magdalalı Meryem erkenden mezara gelip taşın mezardan kaldırılmış olduğunu gördü.* 2 O zaman koşup Simun Petrus'a ve İsa'nın sevdiği öbür öğrenciye gelip onlara, "Rab'bi mezardan alıp götürdüler ve O'nu nereye koydular bilmiyoruz" dedi.* 3 Bunun üzerine Petrus ile öbür öğrenci dışarı çıkıp mezara geldiler. 4 Ve ikisi birlikte koşuyordu; ve öbür öğrenci Petrus'tan daha hızlı koşup mezara önce geldi; 5 Ve eğilip baktı,* keten bezlerin yerde serili olduğunu gördü;* ama içeri girmedi. 6 O zaman Simun Petrus onun ardından gelip mezarın içine girdi; ve keten bezleri yerde serilmiş, 7 Ve O'nun başına sarılmış olan mendili, keten bezlerle birlikte olmayıp, ama ayrıca dürülmüş başka bir yerde gördü.* 8 Bunun üzerine, o zaman mezara ilk gelen öbür öğrenci de girip gördü ve iman etti. 9 Çünkü O'nun ölüler arasından dirilmesi gerektiğini belirten Kutsal Yazı'yı henüz bilmiyorlardı. 10 Böylece öğrenciler yine evlerine gittiler. 11 Ama Meryem ağlayarak dışarda mezarın yanında duruyordu. Böylece o ağlarken eğilip mezarın içine baktı; 12 Ve biri İsa'nın cesedinin yattığı yerin başucunda, biri de ayakucunda oturan, beyazlar içinde iki melek gördü.* 13 Ve onlar kendisine, "Kadın, niçin ağlıyorsun?" dediler.* O da onlara dedi:* "Çünkü Rabbimi alıp götürdüler ve O'nu nereye koyduklarını bilmiyorum." 14 Bu şeyleri söyleyince geriye doğru döndü ve İsa'yı ayakta durmakta gördü;* ve O'nun İsa olduğunu anlamadı. 15 İsa ona, "Kadın, niçin ağlıyorsun? Kimi arıyorsun?" dedi.* Meryem O'nun bahçıvan olduğunu sanarak O'na dedi:* "Efendi, eğer O'nu sen götürdünse, nereye koyduğunu bana söyle, ben de O'nu alıp götüreyim." 16 İsa ona, "Meryem!" dedi.* Meryem dönüp O'na İbranice, "Rabbuni!" dedi* ki, 'Öğretmen' demektir. 17 İsa ona dedi:* "Bana dokunma; çünkü daha Baba'nın yanına çıkmadım; ama kardeşlerime git ve onlara söyle, 'Benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına çıkıyorum." 18 Magdalalı Meryem gelip öğrencilere, Rab'bi gördüğünü ve O'nun kendisine bu şeyleri söylediğini bildirdi.
İncil — Bünyamin Candemir
»