Araçlar Gözat
31 Kardeşlerim, daha büyük yargıya uğrayacağı-mızı bilerek birçoğunuz öğretmen olmayın. 2 Çünkü hepimiz sık sık tökezliyoruz. Eğer bir kimse sözde tökezlemezse, bu kişi kusursuz bir adamdır, bü-tün bedenini de dizginleyebilir. 3 İşte, bize itaat etmeleri için atların ağızlarına gem vuru-yoruz ve onların tüm bedenini çeviriyoruz. 4 İşte, gemiler de o kadar büyük oldukları ve sert rüzgar-larla sürüklendikleri hâlde, dümencinin gönlü nereye is-terse, çok küçük bir dümenle oraya çevrilirler. 5 Böylece de dil küçük bir organdır ve büyük şeylerle övü-nür. Bakın, ne kadar küçük bir ateş ne kadar çok odun tutuşturur! 6 Ve dil bir ateştir, bir kötülük dünyasıdır; beden üyeleri-mizde öylece yerleşmiş ki, bütün bedenin kirleticisidir; ve doğanın akışını ateşe verir; ve cehennem tarafından alevlenmiş olur. 7 Çünkü hayvanların ve kuşların, hem de sürünen şeylerle deniz şeylerinin her türü, insan soyu tarafından dene-tim altına alınır ve alınmıştır. 8 Ama insanlardan hiçbiri dili kontrol altına alamaz; dur-durulmaz bir kötülüktür, öldürücü zehirle doludur. 9 Onunla Allah'ı ve Baba'yı kutsayıp överiz; ve onunla Allah'ın benzeyişinde yaratılmış olan insanlara lânet ederiz. 10 Kutsama ve lânetleme aynı ağızdan çıkıyor. Kardeşle-rim, bu şeyler böyle olmamalı. 11 Bir pınar aynı gözden tatlı ve acı su akıtır mı? 12 Kardeşlerim, incir ağacı zeytin, ya da asma incir vere-bilir mi? Böylece hiçbir pınar, tuzlu ve tatlı su veremez. 13 Aranızda bilge ve anlayışlı olan kimdir? Bil-geliğin alçakgönüllülüğünde iyi davranıştan kaynakla-nan iyi işlerini göstersin. 14 Ama eğer yüreğinizde acı kıskanclık ve çekişme var-sa, övünmeyin ve gerçeğe karşı yalan söylemeyin. 15 Bu, gökten gelen bilgelik değildir; ama dünyasal, fizik-sel, şeytansaldır. 16 Çünkü nerede kıskançlık ve çekişme varsa, orada karı-şıklık ve her kötü şey vardır. 17 Ama yukardan olan bilgelik ilk önce paktır, ondan sonra barışçıl, yumuşak, uysal, merhamet ve iyi meyve-lerle doludur, tarafsızdır ve yapmacık değildir. 18 Ve salâh meyvesi barış yapıcıları için barış içinde ekilir.
İncil — Bünyamin Candemir
»