41 Ve yine deniz kıyısında öğretmeye başladı. Ve O'na büyük bir kalabalık toplandı; öyle ki, denizde kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık da deniz kenarında, karada idi. 2 Ve onlara benzetmelerle birçok şeyler öğretti; ve öğretişinde onlara dedi ki: 3 "Dinleyin! İşte, ekinci tohum ekmeye çıktı. 4 Ve öyle oldu ki, ekerken bazısı yol kenarına düştü; ve göğün kuşları gelip onu yediler. 5 Ve başkası toprağı çok olmayan kayalık yere düştü; ve toprağın derinliği olmadığından hemen filizlendi. 6 Ama güneş doğunca kavruldu; ve kökü olmadığından dolayı kurudu. 7 Başkası da dikenler arasına düştü; ve dikenler büyüyüp onu boğdular ve ürün vermedi. 8 Başkaları da iyi toprağa düştü; büyüyüp çoğalarak ürün verdi; bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı yüz kat verdi." 9 Ve onlara, "İşitecek kulakları olan işitsin" dedi. 10 Ve O yalnızken, Onikilerle birlikte O'nun etrafındakiler kendisinden benzetmeyi sordular. 11 O da onlara dedi: "Tanrı'nın krallığının sırrını bilmek size verilmiştir; ama dışarıda olanlara herşey benzetmelerle olur; 12 Öyle ki, görmesine görebilirler ve farketmesinler; işitmesine işitebilirler ve anlamasınlar; olmaya ki, dönsünler de günahları onlara bağışlansın!" 13 Ve onlara dedi:* "Siz bu benzetmeyi bilmiyor musunuz? Ve bütün benzetmeleri nasıl bileceksiniz? 14 Ekinci sözü eker. 15 Ve sözün ekildiği yolun kenarındakiler şunlardır: İşittikleri zaman, hemen Şeytan gelir ve yüreklerine ekilen sözü alır götürür. 16 Ve aynı şekilde kayalık yerler üzerine ekilenler şunlardır: Onlar sözü işittikleri zaman onu sevinçle hemen kabul ederler; 17 Ve kendilerinde kök yoktur, ancak bir süre içindirler, sonradan sözden dolayı sıkıntı ya da zulüm baş gösterincehemen tökezlenirler. 18 Ve dikenler arasında ekilenler şunlardır: Bunlar sözü işitenlerdir; 19 Ve bu çağın kaygıları ve zenginliğin aldatıcılığı ve başka şeylerin arzuları araya girerek sözü boğarlar ve ürünsüz olur. 20 İyi toprak üzerine ekilmiş olanlar da şunlardır ki; sözü işitip kabul ederler; ve bazısı otuz kat, bazısı altmış kat, bazısı yüz kat ürün verir. 21 Ve onlara dedi: "Lâmba, tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına konulmak için mi getirilir? Lamba sehpası üzerine konulmak için değil mi? 22 Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yoktur; ve de gizli tutulan herhangi bir şey yoktur ki, aydınlığa gelmiş olmasın. 23 Bir kimsenin işitecek kulakları varsa, işitsin." 24 Ve onlara dedi: "Ne işittiğinize dikkat edin; hangi ölçüyle ölçerseniz, onunla size ölçülecektir; ve siz işitenlere, fazlasıyla eklenecektir. 25 Çünkü kimin varsa, ona verilecektir; ve kimin yoksa, onda olanı bile kendisinden alınacaktır." 26 Ve dedi: "Tanrı'nın krallığı şöyledir: Bir adamın toprağa tohum saçmasına benzer; 27 Ve gece gündüz uyuyup kalkar; tohum filizlenir ve büyür; nasıl, kendisi bilmez. 28 Çünkü toprak kendiliğinden ürün verir; önce yaprak, sonra başak, sonra başaktaki dolu tane. 29 Ve ürün olgunlaşınca, o hemen orağı salar, çünkü biçme zamanı gelmiştir." 30 Ve dedi: "Tanrı'nın krallığını neye benzetelim? Ya da onu hangi benzetmeyle karşılaştıralım? 31 Bir hardal tanesi gibidir ki, toprağa ekildiğinde yer üzerinde olan bütün tohumların en küçüğüdür; 32 Ama ekildiği zaman büyür ve bütün otsu bitkilerden daha büyük olur, büyük dallar salar; öyle ki, göğün kuşları onun gölgesi altında tüneyebilirler." 33 Ve işitmeye yetenekleri olduğu derecede sözü onlara bu gibi birçok benzetmelerle söylerdi; 34 Ve onlara benzetmesiz konuşmazdı; ama kendi öğrencilerine ayrıca her şeyi açıklardı. 35 Ve o gün, akşam olunca onlara, "Karşı yakaya geçelim" dedi.* 36 Onlar da kalabalığın gitmesine izin vererek, O'nuberaberlerinde aldılar; O, zaten kayıktaydı. Başka küçük kayıklar da O'nunla beraberdi. 37 Ve zorlu bir kasırga oldu ve dalgalar kayığa vurdu; öyle ki, suyla dolmuştu bile. 38 O ise kayığın pupa tarafında olup yastık üzerinde uyuyordu. Ve O'nu uyandırıp kendisine, "Öğretmen, mahvolmamıza aldırış etmiyor musun?" dediler. 39 O da uyanıp rüzgârı azarladı; ve denize, "Sus, sakin ol!"dedi. Rüzgâr dindi ve büyük bir sakinlik oldu. 40 Ve onlara, "Neden böyle korkaksınız? Nasıl oluyor da imanınız yok?" dedi. 41 Onlar da son derece korkup birbirlerine, "Bu kimdir ki, rüzgâr ve deniz bile O'na itaat ediyor?" dediler. İncil — Bünyamin Candemir